Fatih Gözüaçık

Yazarın Tüm Yazıları

KÖY ENSTİTÜLERİNDEN ÖZEL OKULLARA



 

         Cumhuriyetin ilk yıllarında Köy Enstitüleri vardı, her bir öğrenci bu okullarda birer çiftçiydi, marangozdu, berberdi, sağlıkçıydı, tamirciydi. 1946’da dönemin iktidarına oy kaybettireceği gerekçesi ile maalesef bugün bile eğitiminin kalitesine hayran olduğumuz bu enstitüler kapatıldı. Bizler o zamanlara yetişemedik ama 1970’ler, 1980’ler, 1990’lardaki eğitim sistemini şimdi 50’li yaşlarda olanlar bilirler.

     İlkokulda siyah önlük (sonradan maviye döndü), ortaokulda ve lisede erkekler ceket ve pantolon kızlar etek ve gömlek giyerdi. Erkeklerin saçları şimdiki gibi uzun olmazdı, subay tıraşı meşhurdu; kız çocukları ise saçlarını bağlarlardı. Erkekler sakal bırakılmaz sinek kaydı tıraş olurlardı, her sabah okul önünde ikişerli bazen üçerli sıra olunur kontroller yapılırdı. Kızlar tırnaklara oje sürmez, spor ayakkabıyla okula gelmezlerdi. Erkekler kravat takmadan, kızlar fiyonk takmadan okula gelmezdi. Pazartesi sabah, cuma öğleden sonra okul müdürü bahçede konuşma yapar, özel günlerden biriyse saygı duruşu yapılır ve gerçekten saygıyla durulurdu. Her gün okula girerken şimdiki öğrencilerin bilmediği bizim ise dillerimize pelesenk olan andımız okunurdu, İstiklal Marşı şimdiki gibi sınıflarda okutulmazdı, dışarıda kış kıyamet olsa da bahçede sıraya girilir millî marşımız bahçede okutulurdu. İstiklal marşı okunurken dik durulur, kesinlikle konuşulmaz, saygı duyulurdu. Öğretmenlerle dalga geçilemezdi, bırakın dalga geçmeyi korkudan ağzımızı açamazdık. Öğrenciler için öğretmen bir rol modeldi. Hem çok korkulur hem de çok sevilirdi. Veli toplantıları aileye korkarak bildirilir, okulda "konuştuğun" (sevgilin) varsa sadece bahçede yan yana yürünürdü. Forma ile okula gidilir, eve gelene kadar forma çıkarılmazdı. Gömlekler pantolonların eteklerin, içine sokulur, okul renkleri dışında bir renk giymek yürek isterdi. Küpe, kolye, yüzük, bilezik hafta sonları takılır, saçlar erkeklerde tıraşsız, kızlarda üç boğum örgüsüz ise disipline gidilirdi. O zamanlar cep telefonu yoktu dolayısıyla sosyal medya da yoktu, arkadaşlık bağları şimdikinden daha güçlüydü, sokaklar ise şimdikinden daha güvenliydi, ayak tabanlarımız şişene kadar özgürce oynardık.

         Coğrafya derslerinde ülkeler anlatılır, haritalar çizdirilirdi, biyoloji dersinde üreme konusu anlatılırken utanırdık, edebiyatta aruz ölçüsü ezberlerken delirirdik, milli güvenlik denilen bir ders vardı askeri görevliler derse girerdi, bu derslerde hepimiz vatansever olmayı öğrenirdik. Eskiden okullarda disiplin vardı müdür yardımcısı ya da öğretmen koridora çıktığı zaman koridorda hiçbir öğrenci kalmaz herkes sınıfına geçerdi. İdareci ya da öğretmenin bakışları yeterliydi. Okul kitapları üzerinde sevilen sanatçı fotoğraflarının olduğu klasörlerde taşınırdı, ders yılı başında mutlaka ciltlenir, etiketler yapıştırılır, etikete adı-soyadı, sınıfı, hangi dersin kitabı olduğu yazılırdı, o derse ait defterler de kolaylık olsun diye aynı desenlerle kaplanırdı, ders sırasında yanında kitabı olmayan öğretmen tarafından azarlanırdı. Sınıflar kalabalıktı ama çıt çıkmadan ders dinlenirdi, boş derslerde sınıftan çıkılmaz, ders saatlerinde okul sınırlarını ihlal etmek isteyenlere acınmazdı. Ödevler mutlaka yapılır, dönem ödevleri için kütüphanelere gidilir, gazetelerin kuponla verdiği ansiklopediler kullanılırdı, bilgiye ulaşım şimdiki gibi kolay değildi ama daha mutluyduk, ödevler elle ve mutlaka dolmakalemle yazılırdı. Karne gününe kadar notumuzu bilmezdik, karne günü geldiğinde karnede zayıf dersleri anne babamıza nasıl söyleyeceğimizi düşünür eve korku ile giderdik. Şimdiki gibi öğretmenden not istemek mümkün değildi, kimse buna cesaret edemezdi, eskiden şimdiki gibi özel okullar yoktu dolayısıyla not şişirme ve öğretmene saygısızlık, okula hiç gelmeden okuldan mezun olma durumları olmazdı, öğretmene saygı hat safhadaydı, öğretmeni dışarıda gördüğümüz zaman önümüzü iliklerdik, erkek öğretmenler şimdiki gibi sakal bırakmaz kot pantolon giymezlerdi, kadın öğretmenler ise abartılı makyaj yapmazlardı.

         Evde herkesin yatış saati belliydi, anne babalar yat dediğinde yatılır, sabah kalk dediğinde kalkılırdı kahvaltılar okulda değil evde yapılırdı, sabah okula servis yerine yürüyerek ya da otobüsle gidilirdi, arada çanta yoklaması yapılır, okula yasak bir şey getirilemezdi, okulun herhangi bir yerinde sakız çiğnenemez, derslerde bir şey yenemez, sadece su içmeye ve lavaboya gitmek için izin istenirdi. Öğretmenden tokat yesek bilirdik ki evde bir postada anne babamızdan tokat yiyeceğiz ya da azar işiteceğiz bu nedenle öğretmenlerimizi ailemize şikâyet edemezdik. Kızlarla erkekler birbirine mesafeli durur, el şakası yapmaz, küfürlü konuşmaz, efendilik bozulmazdı. Yerli malı haftası olurdu sınıflar piknik alanına döner, her tür yiyecek bulunur ve bu yemekler paylaşılırdı. Kitap okurduk örneğin, ödev bile olsa okurduk. Değiştirip kitapları öyle okur, kütüphaneden kimlik çıkartır kütüphanede okurduk. Şimdi hey gidi günler diyerek o günlere özlem duyuyoruz o günlere gitmek istiyoruz mümkün olmadığını bile bile…

 

Popüler Yazılar

"GAZZE’DE ACİLEN ATEŞKES SAĞLAMNMALI”

AFAD, İzmir'deki son durumu açıkladı

YEŞİL DÖNÜŞÜM GTB’DE KONUŞULDU

CAHİDE’nin Cemal babası korkuttu

inşaat göçük'üğünden 2 kişi sağ kurtuldu

GTO’DAN “BİLGİ GÜVENLİĞİ” SEMİNERİ

GTB KASIM AYI MECLİS TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİRİLDİ

UDMA, 16 AYDA 31 BİNİ AŞKIN MİSAFİR AĞIRLADI!

Yeni Kimlik Kaç Günde Çıkar, Kaç Günde Gelir?

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, “Milletimize benzer travmaları yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur!”

Umut Yılmaz’ın emekli vatandaşlara 6 bin TL vereceklerini duyurdu

Türkiye 9 ayda 1 milyon ton makarna ihraç etti

Enflasyon rakamları açıklandı

SANKO OKULLARI ÖĞRENCİLERİNİN YÜZME BAŞARISI

-BAŞKAN ŞAHİN CENEVRE’DE…

Nöbetçi Eczaneler

27 Temmuz 2024 Cumartesi Günü Nöbetçi Eczaneler