İnsan vücudunun en karmaşık ve en büyük eklemlerinden olan dizler, ayak bilekleri ve kalçalarla birlikte vücudun tüm yükünü taşıyor. Bu eklemlerin rahat hareket etmelerini sağlayan kaygan kıkırdak doku niteliğini kaybeder ve aşınırsa “kireçlenme” dediğimiz hastalık ortaya çıkıyor. Acıbadem Ataşehir Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Burak Akan, sıklıkla dizde şişlik, ağrı ve sertlik şeklinde kendini belli eden kireçlenmenin, yürüme, eğilme, çömelme ve merdiven çıkma gibi gündelik işleri bile engelleyerek kişinin yaşam kalitesini azalttığına dikkat çekiyor.
Her yaşa uygun bir tedavi yöntemi
Genetik yatkınlık, spor yaralanması, fazla kilo, eklemlerin fazla kullanımı gibi durumların neden olduğu diz kireçlenmesinin görülme sıklığı yaşla birlikte artıyor. Diz kireçlenmesi özellikle dizin tek bölgesini etkiliyorsa (çoğunlukla dizin iç tarafı) yarım diz protezi, bu tedavide başarılı sonuçlar alınmasını sağlıyor. Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Burak Akan, ‘parsiyel diz protezi’ ya da ‘unikondiler veya unikompartmental diz protezi’ olarak da adlandırılan yarım diz protezi ameliyatlarına dair, “Bu tedavi kireçlenme ve osteokondral defekt gibi nedenlerden dolayı diz ekleminin sadece bir bölgesinde oluşan kıkırdak kaybının tedavisinde kullanılan total diz protezine alternatif bir ameliyattır. Menisküs ve kök yırtıkları olmak üzere birçok durumda kullanılır. Bu protezler düzeltilebilir varus -valgus gibi hekimin muayene ve tetkikler ile karar verebileceği bazı durumlarda, tek bölge kıkırdak harabiyeti olan yetişkin hastalara uygundur. Her yaşa uygun olmakla beraber, 60 yaş altı veya 80 yaş üstü hastalarda özellikle tercih edilir. 60 yaş altında ileride revizyon gerekirse total diz protezine alternatif, ileri yaş grubunda ise daha az riskli bir ameliyat olduğu için tercih edilir” diyor. Yarım diz protezinde total diz protezine göre daha az riskle daha hızlı bir iyileşme amaçlanıyor. Bu ameliyat, açık yöntemle hastaların heyecanını alan hafif uyku altında vücudun belden aşağısının spinal anestezi ile uyuşturulmasıyla yapılıyor ve 45 dakika - 1 saat içinde tamamlanıyor. 10 yıllık kullanım oranları yüzde 95’in üzerinde olan bu ameliyatlarda hastanın ömür boyu iyileşmesi hedefleniyor.
Daha düşük riskle daha doğal bir diz
Bu yöntemle hastaların hızla iyileştiğine değinen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Burak Akan, “Amacımız fonksiyonu bozulmuş bir diz eklemini tekrar ağrısız ve işler hale geri getirmek, yani ağrısız hareket elde etmektir. Total diz protezine göre daha düşük riskle daha doğal bir diz elde etmek en büyük avantajı olmakla birlikte, enfeksiyon oranları daha düşüktür, yara izi daha küçüktür, hastalar daha hızlı normal hayata dönerler ve çoğu ameliyatsız normal bir diz gibi hisseder” diyor. Hastalar, ameliyattan 5-6 saat sonra ayağa kalkıp diz üzerine tam yük vererek yürüyorlar. Hastanede bir gün kaldıktan sonra taburcu edilen hastalar genelde 3-4 hafta sonra kendi rutin yaşamlarına dönebiliyorlar. Her işlemde olduğu gibi bu ameliyatta da enfeksiyon, yara iyileşmesinde gecikme ve anestezi komplikasyonları gibi riskler minimum düzeyde bulunsa da bu tedavi yöntemiyle oldukça başarılı sonuçlar elde ediliyor.
Bir Yorum Bırakın